Prof.Dr.Timur Karaçay
Başkent Üniversitesi
Ankara
1 YTLMatematik insanlığın ortak dilidir, ama insan zekası çok küçük ve çok büyük sayıları kolay algılayamaz. Bunu deneyimlerimle iyi anladım. Annem, okur-yazar olmamasına rağmen, gençliğinde yüzler (100) içinde kalan hesapları hızlı ve doğru yapardı. Sonra para sistemimiz binlere çıkınca zorluk çekmeye başladı. Yaşlılığında para sistemimiz hızla milyonlara çıktığı için hesap yapmayı bırakmış ve rahata kavuşmuştu. TL den 6 sıfır atılışını görebilseydi, eminim çok mutlu olurdu.
Şimdi ulusal bütçe ve ulusal borç konu edildiğinde, ben onun durumuna düşüyorum. İki yıl öncesine kadar, ulusal bütçeyi meclise sunan bakanlar katrilyonları telaffuz etmeye kolay alışmışlardı. Ama ben hâlâ çok büyük sayıları algılamakta çok büyük zorluk çekiyorum. Böyle olduğunu, geçen akşam eve döndüğümde eşimin ulusal borçla ilgili sorusuna yanıt veremeyişim yüzünden bir daha ve iyice anladım. Yorgun-argın eve gelmişken eşim soruyu yapıştırdı:
-Borcunu biliyor musun?
Önce, bankadan kredi kartı borç bildirgesi geldiğini sanarak pek aldırmadım. Nasıl olsa ev ekonomisi onun sorumluluğunda. Ama sorusuna mutlaka cevap isteyen bir fizik öğretmeni gibi ısrarla baktığını sezdim. Önünde de günlük gazetenin ekonomi sayfası açılmıştı. Sözünü sürdürdü:
-Nasıl olsa bilemezsin. Ben sana söyleyeyim...
diyerek, ekonomistlerin yorumlarını okudu ve bir yığın rakam sıraladı. Bu yorumları ve sayıları her gün gazeteden okuyup, TV den duyduğum için hiç etkilenmedim. O kadarını herkesin bildiğini söyledim. Ama eşim tartışmayı noktalamak niyetinde değildi.
-Ulusal borcu herkes bildiğini sanıyor, ama çok az insan bunun büyüklüğünü algılayabiliyor. Bu borcu Sayın Bakan bir bond çantasına koyup sahibine götüremez!
deyince, biraz kabaca;
-O da bir valize koysun!
dedim. O zaman eşim, öfkeyle,
-Bak, sen de onlardan birisin. Büyük sayıları algılayamıyorsun. Bu borç ne bir valize ne de bir TIR’a sığar!yanıtını verip karşıma oturdu. Sanki sözlü sınava çektiği bir öğrencisini çapraşık sorularla bunaltan bir öğretmen gibi gizli bir keyif içinde olduğunu sezdim.
Artık bir matematikçinin alınganlık göstereceği zaman gelmişti. Üşenmedim. Ekonomistlerin ve siyasilerin yazılarını ve demeçlerini dikkatle inceledim. Ulusal borç konusunda bir mutabakat olmadığını gördüm. Bazı ekonomistlerin toplam borcu asla telaffuz etmediklerine, borcun katlanarak artmasına rağmen, borçlanma hızının azalışını nasıl maharetle anlattıklarına hayran kaldım. Toplam borç konusunda 198 milyar dolardan 380 milyar dolara kadar değişen ve ciddiye alınması gereken ifadeler var. Çoğunluğun birleştiği rakam 225 milyar dolar civarında oluyor. Bunu esas alıp, ulusal borcu ifade eden bu sayının ne menem bir şey olduğunu algılamak için pratik yollar düşünmeye başladım. Önce YTL hakkında teknik bilgileri derledim.
1 Yeni Türk Liralık madeni paranın çapı 26,15 milimetre, kalınlığı 1,95 milimetre, ağırlığı ise 8,5 gramdır. 1 Yeni Kuruşun çapı 17 milimetre, kalınlığı 1,65 milimetre, ağırlığı ise 2,7 gramdır. 1 YTL banknotun boyutları 76x156 milimetredir. Yüzölçümü 11856 milimetre kare (120 cm2 den biraz az) eder.
Artık, basit karşılaştırmalar yaparak ulusal borcu çok somut olarak algılayabileceğimi apaçık görmeye başlamıştım.
225 milyar doların dalgalı kur sistemindeki karşılığını hesaplamak için 1 dolar = 1,4YTL olduğunu varsaydım. Biz borcu ödeyene kadar bu oranın çok yükseleceğini elbette biliyorum. Ama hesap böyle daha kolay olacak. Bu orana göre, 225x1,4=315 milyar YTL borcumuz oluşmuştur. Bunu onlu sayma sisteminde yazarsak 315 in sağına 9 tane sıfır koymamız gerekir.
Para birimimiz olan YTL cinsinden ulusal borcu ödemek için 315 milyar tane 1 YTL lik madeni para ya da 315 milyar tane 1 YTL’lik banknot gerekir. Eğer 1 YKR’luk madeni paralarla ödemek istersek 31 trilyon 500 milyar tane 1 YKR gerekir. Bu sayıyı bilim adamları 3,15 x 10 üzeri 13 biçiminde yazarlar. (Herhalde kimse bu sayının cesametini anlamasın diye yapıyorlar!)
Ulusal borcumuzun darphanede 1 YTL’lik madeni paralar halinde dökülüp üst üste konulduğunu varsayalım. Yüksekliği 614.250.000 metre, ağırlığı 2.677.500.000 kilogram, yere serilse yüzölçümü 169.178.370 metre kare olur. Ekvatorun çevresi 40.000 kilometredir. 1 YTL’lik madeni paraları, ortalarını delip bir ipe dizsek, ekvatorun çevresini 15 kereden fazla dolanır. Eritilip plaka yapılsa 20.000 tane futbol sahasının zeminini kaplar. İsterseniz ülkemizdeki bütün asfalt yolları bu plakalarla kaplayabilirsiniz. Bu parayı darphaneden taşımak için, 10 ton kapasiteli 267.750 tane kamyon gerekir.
Gelelim 1 YTL’lik banknotlara... En büyük gölümüz olan Van Gölünün yüzölçümü 3713 kilometre karedir. 315 milyar tane 1 YTL’lik banknotlarla Van Gölünü tamamen örtebiliriz. (Umarım, bu işi yaparken Van Gölü canavarı bize kızmaz!
En iyisi, ulusal borcumuzu hiç bir şey satın alamayan 1 YKR ‘luk madeni paralarla ödemek. Hiç değilse iyi bir işe yaramış olurlar. Ulusal borcumuz darphanede 1 YKR’luk madeni paralar halinde dökülüp üst üste konulursa yüksekliği 53.550.000.000 metre, ağırlığı 92.925.000.000 kilogram, yere serilse yüzölçümü 7.149.888.900 metre kare olur. Ayın dünyaya ortalama uzaklığı 384.404.000 metredir. 1 YKR’luk madeni paraları, üstüste koyup aya uzayan sütunlar inşa etsek, dünya ile ay arasında 139 sütun kurabiliriz. 1 YKR ların ortalarını delip bir ipe dizsek, ekvatorun çevresini 1338 kez dolanır. Eritilip plaka yapılsa 850.000 tane futbol sahasının zeminini kaplar. İsterseniz ülkemizdeki bütün devlet, il ve köy yollarını bu plakalarla kaplayabilirsiniz. Bu parayı darphaneden taşımak için, 10 ton kapasiteli 9.292.500 tane kamyon gerekir.
Şimdi gelelim borç ödemeye... 315 milyar YTL yi 70 milyona bölünce, ulusal borçtan payıma düşen miktarın 4500 YTL olduğunu bularak sevindim. Ama küçük oğlum itiraz etti.
-Baba, ben kimseden borç almadım. Hem çalışmadığım için gelirim de yok. Mutlaka ödenmesi gerekiyorsa, evin çalışanı olarak benim borcumu da sen ödemelisin!
Ama ben böyle büyük işler peşinde değilim. İyi ve uysal bir yurttaş olarak borcumu bilmek ve ödemek istiyorum. Çetelelerimden çıkan sonuca göre, ulusal borcu 10 milyondan daha az kişinin ödemesi gerekiyor. İyimser bir hesapla, her vergi mükellefi en az 31.500 YTL ödemelidir.
İşe başlamışken, aylık ücretinden başka geliri olmayan bir kişinin, ulusal borçtan payına düşeni nasıl ödeyeceğini de hesaplayayım dedim. Başka türlü hesabın içinden çıkamadığım için, devleti yönetenlerin hiç bir yeni borç almadıklarını ve sihirli bir değneğin döviz kurunu sabit tuttuğunu, borç verenlerin bundan böyle bizden faiz almayacaklarını varsayarak borçlu yurttaşa üç seçenek sundum.
Tanrı ömür vermişse, şunun şurasında bu kadarcık zahmete girip, namusunla borcunu öder, sonra keyfine bakarsın..
Hesabı bitirince, medyada ekonomistlerin ve işadamlarının neden yıllardır “Borç alalım! Borç alalım!” diye çırpındıklarını yavaş yavaş anlamaya başladım. Borç ödemek bu kadar kolayken, para piyasasını neden bu kadar sıkıntıya soktuğumuzu ise hiç anlayamadım!
Hesabı bitirdiğimde, eşim omuzumdan aşağı yaptığım hesaplara bakıyor ve dersini öğrencisine anlatabilmiş bir öğretmen edasıyla için için gülüyordu.
Not: 2002 yılında yazılan bu yazıda, TL den YTL ye dönüşüm için gerekli bazı değişiklikler yapılmıştır.