Web Sayfasında Zemine Resim/Grafik Koymak

Prof.Dr.Timur Karaçay
Başkent Üniversitesi
Fen-Edebiyat Fakültesi
Bağlıca, 06530 Ankara
Telf. (0312) 234 10 10 /1363
tkaracay@baskent.edu.tr

Bilgi Üreten İnsan

İnsan Bilen Varlıktır

Bazı dillerde "insan" sözcüğü "bilen varlık" anlamına gelir. Peki, insan neyi biliyor? Elbette, bildiği şey bilgidir. İyi ama, insanın bilebilmesi için, öncelikle, bileceği şeyin; yani bilginin, varolması gerekmez mi? Bilgi, doğada bilinmek için orta yerde mi bekliyordu? Yoksa, bir başka yaratık mı bilgiyi insanın önüne koydu? Hayır, ikisi de değil. İnsan, bileceği bilgiyi de yaratmak zorunda kaldı. Bu yazıda yanıtını arayacağımız ilk soru şudur: İnsan bilgiyi nasıl yarattı? İkinci soru hemen arkadan gelir.

Doğru nedir? Yanlış nedir?

Doğru bilgi nedir? Yanlış bilgi nedir? Bir bilginin doğruluğuna ya da yanlışlığına kim, nasıl karar veriyor? Günlük konuşmalarımızda çok sık kullandığımız "doğru düşünme, doğru iş yapma, doğru karar verme, ..." gibi eylemlerden ne anlıyoruz? Usavurma (akıl yürütme) denilen süreç nedir? Hele hele, bilimsel bilgi nedir? Nasıl üretilir?

Dil ve İnsan

Her toplumun bir dili vardır. Dil, yalnızca, insanın konuşmasını mı sağlar? Duygularını, düşüncelerini, isteklerini, bilgilerini, vb hemcinsine aktarmak için, insan, dilden başka bir araç bulamaz mıydı? Elbette, dil, toplumun asıl iletişim aracıdır. Ama dilin işlevi bununla sınırlı mıdır? Elbette değildir! Ondan daha önemli olarak, dil, insanın düşünmesini, bilgi üretmesini sağlar. Bilgi üretirken, önceki kuşakların yarattığı bilgileri öğrenir, onları yargılar; doğru olanı, yanlış olanı seçer... Böylece, dili kullanan insan, toplumun kültürünü yaratır. Her kuşak, kültüre yeni ögeler ekler. Bu süreçte, toplumun kültürü büyüyerek, gelişerek, kendi içinde evrimler ya da devrimler geçirerek kuşaktan kuşağa aktarılır. Ama bu olgu, bir kültürde yaratılan bilgilerin doğru olduğu anlamına mı gelir? Hayır. Her kültürde doğru ve yanlış bilgiler vardır. Yaratılan bir kültürün gücü, kendi içindeki doğru bilgilerle doğru orantılıdır.

Bilgi üreten insanoğlu, doğal olarak, bilgi üretiminde güvenilir yöntemlere gerekseme duymuştur. Başka bir deyişle, onu, doğru bilgiye götürecek aracı da yaratmak zorunda kalmıştır.

Bilgi Üretme Aleti :Mantık

Bir, demirci demiri döğmek için örs ve çekice gerekseme duyar. Testeresi, rendesi olmayan marangoz, masa yapamaz. Peki, insan, doğru bilgi üretmek için alet kullanıyor mu? Evet, insan doğru bilgi üretmek için “mantık” denilen aleti kullanır. Tarih öncesi çağlarda, insanın mukayese yoluyla akıl yürüttüğünü söyleyebiliriz. Hemen her olguda olduğu gibi, doğru düşünme kurallarının ortaya çıkması da tarih içinde bir gelişim, bir evrim geçirmiştir. Buna bir başlangıç noktası seçilemez. Ancak, antik çağdan günümüze gelen kalıtlarda mantık ile uğraşan düşünürlerin varolduğu görülmektedir. Bunlar arasında, mantık biliminin oluşmasında en etkili olanı Aristotle (Aristotles)'dur.

M.Ö. 600-300 yıllarında ortaya çıkan usavurma kurallarını Aristotle sistemleştirdi. Organon (alet) adlı yapıtında 14 usavurma kuralı (syllogism) verdi. Bu kurallar, bu günkü biçimsel mantığın temelidir ve 2000 yılı aşkın bir zaman dilimi içinde insanoğlunun düşünme ve doğruyu bulma eylemini etkisi altında tutmuştur. Organon, insanlığa bırakılmış en büyük miraslardan birisidir. Yazık ki, bu güçlü aleti, Din Devleti kurmak isteyen Hristiyan Kilisesi çok kötü kullandı; bütün Avrupa’yı ortaçağ karanlığına gömmek için Organon’u alet edindi. Ama, bu olgu, şimdiki konumuzun dışındadır. Bir aletin kötü kullanılması, aletin kusuru değildir.

Ak ve Kara

Mantık önermelerle uğraşır. Her önerme bir vargı, bir bildirim, bir bilgi’dir. Buna bazı kaynaklar yargı (hüküm) der. Bir vargı ya doğru ya da yanlıştır. Buna önermenin doğruluk değeri diyoruz. İki-değerli mantığın temeli budur. Ak ve kara ayrımı kesindir. Bir önerme, biraz doğru, biraz yanlış olamaz. Bir şey ya güzeldir, ya da çirkin; ya iyidir, ya da kötü; ya aktır ya da kara,... Bu kesinliktir (certainty). Ancak, doğada, her zaman bu kesinliğin olmadığını, dolayısıyla, iki-değerli mantığın doğa olaylarını açıklamakta yetersiz olduğunu savunan kuvvetli tezler vardır. Bunlar da konumuzun dışındadır. Ama, Aristotle mantığının, görünen başka bir zayıf yanını belirtmek gerekiyor. Aristotle mantığı konuşma diline bağlıdır. Dolayısıyla, kullandığımız dil, çevre koşullarımız, bilgilerimiz, inançlarımız, duygularımız vb, önermenin doğruluk değerine etki edebilir. Başka bir deyişle, bazı önermelerin doğruluk değerleri evrensel bir değer alamaz. Örneğin, “Bu gün hava soğuktur” önermesinin doğru ya da yanlış yorumlanması, kutuptaki bir insanla, ekvatordaki bir insana göre değişebilir. Benzer olarak, “İnsan, Adem ile Havva’ dan üremiştir” önermesinin doğruluk değeri, kişinin inancına göre değişebilir.

Burdan doğan karmaşayı matematik giderdi. Bugün Matematiksel Mantık ya da Boole Mantığı dediğimiz yapı evrenseldir. Dile, dine, çevre koşullarına, vb bağlı değildir. O, soyut bir küme üzerinde, {ve, veya, ise, değil} işlemleriyle evrensel bir yapı oluşturur. Bu soyut yapı, istenen özel durumlara uygulanabilir. Bu niteliği ile, Aristotle mantığının, çevreye bağımlılıktan aldığı kusurlarını ortadan kaldırmıştır.

İki-değerli Matematiksel Mantık, bu günkü uygarlığımızın temelidir. O olmadan, matematik olmaz. Matematik ise, çağımız biliminin, tekniğinin, teknolojisinin dayanağıdır. Başka türlü söylersek, insanoğlunun ürettiği bilgi’nin asıl aleti mantıktır.

Bilimsel Bilgi Üretme Yolları

Bilimsel yöntemler diye adlandırılan ve doğru bilgi üretimine yarayan yöntemler yalnızca iki tanedir: tümdengelim ve tümevarım.

Tümdengelim

Tümdengelim, tümel (genel) bir önermeden tikel (özel) önerme çıkarma eylemidir. Örneğin, fizikte genel çekim yasasını biliyorsanız, Newton’un başına düştüğü rivayet edilen elmanın yaptığı etkiyi hesaplayabilirsiniz. Bu, önemsiz görünüyorsa, uzaya fırlatacağınız bir iletişim uydusunun istenen yörüngeye oturması için, nereden, hangi hızla, hangi eğimle fırlatılması gerektiğini de hesaplayabilirsiniz.

Bu örnekte söylendiği gibi, tümel bir önermeden tikel önerme çıkarılışını sağlayan yordama usavurma diyeceğiz. Değişik kaynaklarda, buna tümdengelim, akıl yürütme, tasım (kıyas), dedüksiyon, çıkarım adları verilir. Mantık (usbilim-lojik), usavurma kurallarını konu edinen bilim dalıdır. Başka bir deyişle, mantık tümdengelim yöntemlerini inceler.

Tümevarım

Bazı doğa olaylarının neden ve nasıl olduklarını belirten genel kurallar, elimizde yoktur. Bu durumlarda, o doğa olayını açıklayabilmek için, tümdengelimin tersi olan tümevarım yöntemi izlenir. Tümevarım, tikel (özel) önermelerden tümel (genel) önerme oluşturma yordamıdır. Tümevarım gözlem, deney, hesap vb yollarla bir doğa olayının genel yasasını kurmaya çalışır. Bazı doğa olayları insanlık tarihi boyunca gözlendiği ve her seferinde aynen tekrarlandığı için tartışmasız doğru bilgidir. Örneğin, belirli enlemler arasında yaşayanlar, yılda dört mevsimin oluştuğunu gözlemişlerdir. Bunun nedeninin bilinmediği eski zamanlarda bile, insan bunu doğru bir bilgi olarak kabul etmiştir. Bu bilgiye gözlemle varılmıştır. (Tabii, gök cisimlerinin hareketleriyle ilgili bilgilerin ortaya konmasıyla birlikte, mevsimlerin neden ve nasıl olüştuğu, hesapla da gösterilmiştir.) Bazı doğa olayları, ancak laboratuar ortamında defalarca denenmiş ve varılan sonucun doğruluğu kabul edilmiştir. Örnekse, bir bitkinin tohumunu toprağa eker ve belirli koşullar altında belirli süre bekletirseniz, onun filizlendiğini görürsünüz. Bu deneyi bir çok kez tekrarlap, aynı sonuca ulaşırsanız, bunun genel bir yasa olduğunu söyleyebilirsiniz. Bu bilgiye deneyle varmış olursunuz.

Tümevarım ilkesi bilim ve teknikte, başlıca bilgi üretme aracı olmuştur ve bu işlevini sürdürmektedir. Ancak bu yöntemde çok dikkatli davranılması zorunludur. Nicelik ya da nitelik açısından yetersiz olan gözlem ve deneylerin sonuçları genel yasa oluşturamaz. Ayrıca, gözlem ve deneylerde insandan ve aletden kaynaklanan yanılgılar daima vardır. Örneğin, bir hastanın kanında varolan belirli bir nesnenin niceliğini ölçmek için yapılan sayım, kullanılan aletin duyarlığına ve aleti kullanan kişiye bağlıdır. Farklı iki aletden farklı sonuçlar çıkması olasılığı yüksektir. Bir çok olgu için, deneyi gerçek ortamda yapma olanağı yoktur. Örneğin, Bir ilaç firması, geliştirdiği ilacı, başlangıçta ancak hayvanlar üzerinde deneyebilir. Fareler üzerinde yıllarca yapılan deneyler sonunda ulaşılan sonucun, insanlarda da geçerli olacağı kuşkuludur. Benzer olarak, çoğu sosyal konuda genel doğruları çıkarmak için deney yapamazsınız. Bir Fransız devrimini kim bir çok kez deneyebilir?

Tabii, bir çok adımdan oluşan bir bilimsel çalışmada, hem tümdengelim, hem de tümevarım yöntemleri kullanılabilir. Ama kullanılan yöntemi, daha basite indirgenemeyen adımlarına ayırdığımızda, her adımın bu iki yöntemden birisi olduğunu görürüz.

 
© Teknoloji Tanıtım Merkezi etudio@etudio.biz
http://etudio.biz