Gazetelerde, dergilerde, TV'lerde, günlük söyleşilerde; moda deyimiyle medyada sık sık "sanal gerçeklik" deyimiyle karşılaşıyoruz. Sanal'ı ve gerçek'i ; yani iki karşıt kutbu bir araya getiren bu deyim neyi anlatıyor? Aynı zamanda hem sanal hem gerçek olan bir şey olabilir mi?
Bu deyimi kelime bilimi, kökbilgisi (etymology) açısından ele alacak değiliz. Bunun yerine, bununla ilgili olarak dilimize yerleşen bazı temel kavramları açıklamak istiyoruz.
Evinize ya da işyerinize bir bilgisayar aldınız. Satıcının önerisine uyarak internet'e bağlandınız. Avucunuzdaki farenin düğmelerine tıklayarak dünyanın en büyük bilgi hazinesine erişiyorsunuz. İstediğiniz her konuda bilgi alabiliyorsunuz. İsterseniz bir bilim alanındaki en son bilimsel makaleleri okuyabiliyorsunuz. İsterseniz oyun oynuyorsunuz, haber okuyorsunuz, müzik dinliyorsunuz, sinema seyrediyorsunuz. İsterseniz birileriyle mektuplaşıyorsunuz, hatta karşı karşıya söyleşiyorsunuz, tartışıyorsunuz. Mal alıp satabiliyorsunuz. Evleniyorsunuz, boşanıyorsunuz. Evet, yanlış duymadınız, bazı akıllı avukatlar internet üzerinden boşanmanızı gerçekleştirebiliyormuş. İnanmayan varsa, dünyanın en ciddi yayın organlarından birisi olan Time dergisindeki ilanlara bakabilir.
Bütün bunları bir bilgisayar ekranı karşısında yapıyorsunuz. Sanal gerçeklik'in sanal yanı buradan geliyor olmalı. Öte yandan, gerçek hayatta meslek olarak ya da hobi olarak uğraştığınız bilim, sanat, kültür, spor, seks, ekonomi, ticaret v.b. her şey gerçek yaşamdaki haliyle karşınızdadır. Sanal gerçeklik'in gerçek yanı da buradan geliyor olmalı.
İyi ama, sanal gerçeklik içinde yaşarken, "...derya içre olup deryayı bilmeyen balıklar.." gibi miyiz? İçinde yaşamaya başladığımız bu deryayı gerçekten biliyor muyuz?
Birkaç yazıda bu deryayı açıklamaya çalışacağız. Bilim ve teknolojinin adım adım nasıl geliştiğini ve nasıl insanlığın hizmetine sunulduğunu ortaya koymak için, sanal gerçeklik'in doğuşunu ve gelişimini açıklamanın, gençlere iyi bir örnek oluşturacağını sanıyoruz. Bunu yaparken, çok teknik konulara girmeden, konuyu, herkesin bilmesi gereken basit bileşkeleriyle ortaya koyacağız.
Dil, dil, dil ...
Dil konuşma aracıdır, dil düşünme aracıdır, dil iletişim aracıdır... Bilgisayar'a bir iş yaptırmak için, onunla iletişim kurmak gerekir. Aynı dili konuşanlar birbirleriyle iletişim kurabilir. Öyleyse, bilgisayarla iletişimi kurmanın yolu, bilgisayarın anlayacağı dili konuşmaktır. İşte bilgisayar (programlama) dil(leri) bu gereksemeden doğmuştur. Bilgisayar dillerinin doğuşu ve gelişimi güzel bir öyküdür. Önce tek bir makinayla iletişim kurmak için amansız bir uğraş verildi. Bu başarılınca, birden çok makinayla iletişim kurulması gerekti. Bu öykü de insan aklının yarattığı harika işlerden birisidir. Otuz yıl önce hayal bile edilemeyecek bu işler başarılınca, kendimizi hem sanal hem gerçek olan bir ortamın içinde bulduk.
Gelecek yazıda, imkansıza kafa tutuşun, yani makinayla konuşmanın kısa öyküsüne geçeceğiz.